3 Ocak 2014 Cuma

The Hobbit: The Desolation of Smaug


Selam. Olur da okumaya karar verirseniz, arka fonda bu çalabilir. Bence sakıncası yok.



Baştan anlaşalım; Bu filmin adı "Smaug'un Çorak Toprakları" değil; Smaug'un Viranesi. Lütfen.

En az 30-40 yıl öncesine ait çevirilerde bile "Smaug'un Viranesi" şeklinde misler gibi dilimize uyarlanan bu ismin bölgenin ağası Smaug'a ait çorak bazı arazilerde, muhtar ile köylüler arasında toprak üzerine yaşanan anlaşmazlıkları konu alan bir yapıta işaret etmesi istenirmiş gibi "Smaug'un Çorak Toprakları" ile değiştirilmesini kabul edemiyorum. HAYRET Bİ ŞEY!



Göl-Kent'in Efendisi (temsili)

Neyse.
Geçen yıl izlediğimiz (benim hala ara ara izlediğim) The Hobbit: An Unexpected Journey, Peter Jackson önderliğinde yıllar evvel yaptığımız yolculuğu kaldığı yerden o kadar enfes bir şekilde devam ettirmişti ki, Smaug'un Viranesi'nden beklentilerim büyüdü de büyüdü. Öyle ki; yanlışlıkla denk geldiğim bir-iki şey dışında ne açıp cast taradım, ne bir tane video blog izledim, ne de fragmanları takip ettim. Her şeyi ilk defa sinemada görecek, oturduğum koltuğa dibimi bırakacak ve hayal dünyamın içerisinde bir sonraki Aralık ayını bekleyecektim. Fakat nasıl ki ilk Hobbit filmi bir anda Orta-Dünya filmleri arasında kişisel favorim haline geldiyse, Smaug'un Viranesi de daha tam karar vermiş olmama rağmen (bir 15-20 kere daha izleyeyim de) son sıranın en büyük adayı oluverdi.


İlk filmin kitap ile (daha doğrusu ilk 143 sayfası ile) tamamen birebir ilerlemiş olması, çok küçük pürüzler ve kısa kesilen kimi sahneler dışında Hobbit kitabındaki çocuksuluğu, pastoral anlatımı, 13 tane cüceyi bir şekilde birbirinden ayırt edebileceğimiz şekilde hayata geçirebilmiş olması ile gerçekten bence eksiksiz bir film olmuştu. Buna karşın Smaug'un Viranesi'nde Peter Jackson epey özgür bir şekilde yorumlamış kitabı. Hatta kimi yerlere kendince eklemeler yapmış. Senaryo ekibine sevgiler...

Anahtar noktalar olarak değerlendirebileceğimiz, Beorn karakteri, Sting'in adını alışı, orman elfleri ile yaşanan kaçma-kovalamaca gibi kimi bölümler filmde o kadar fena işleniyor ki; Bana da fenalık geliyor izlerken. İlk basımı 1932'de gerçekleşen, dünyada milyonlarca insanın yalayıp yutmuş olduğu bir kitaptan, hemen herkesin favori bölümleri olan yerleri bu kadar rahat bir şekilde basitçe işleyip geçmek gerçekten hiç olmamış. 


Hakkını yediler Beorn.

Bunlar yerine neler var peki? Kaldığımız yerden devam edeceğimizi sandığımız anda bizi olay akışından koparıp yaklaşık 12 yıl öncesine götüren, Thorin ile Gandalf'ın ilk kez karşılaşıp (Gandalf için planlı bir olay elbette) bu maceranın temellerinin atılışını anlatan bir sahne var mesela. Neden var? Bilemiyorum. İlk filmin "extended" haline eklense cuk oturacak bir şey bu filmde biraz sırıtmış sanki. Hoş, bu sayede Yüzük Kardeşliği filminde, Bree'de havuç yerken gördüğümüz Peter Jackson'ın aslında 60 yıldır o havucu orada kemirmekte olduğunu anlayabiliyoruz. Bu bilgiyle ne yapacağımız elbette tartışılır.

Bir başka acayiplik, "NETİCEDE HOLİVUD ABİ EHE ZEHE," diye geyiklerken kullanabileceğimiz bir argüman olarak Evangeline Lilly diye bir hanımın varlığı. Perdede Tauriel'i gördüğüm anda zihnimde oluşan Arwen'in ele avuca sığmaz, yaramaz küçük kız kardeşi algısı ilk başta çekici bir düşünce gibi gelse de, Kili ile yaşadıkları garip ilişki ve ana hikayeden çaldığı yaklaşık 80-85 dakika, tekrar başa dönüp "E tenasül uzvundan aşk uyduracağına şu orman elfleri sahnelerini çekseydin ya adam gibi?" sorularını sormama neden olmaktan başka bir işe yaramadı. Kili'ye yaptığı büyü ise adeta bulşit idi. Cücelerin girmek için çekmedikleri çile kalmayan Göl-Kent'e orkların adeta Görevimiz Tehlike havasında, rahatça girebilmiş olmaları neydi peki, bunu sizlere bırakıyorum.

Flash TV'nin "Gençleştirme Teknikleri" ile bronzlaşıp acayipleşmiş olan Legolas'a zaten hiç girmeyeceğim. Hele ki tamamen alakasız bir şekilde Bolg'la dövüşmesi, sonunda kanayan burnuna bakıp "şimdi ananı laciverte boyadım ork pisliği!" bakışı atması falan...Bu işte bir şey dememiş halim.


O_o


Legolas demişken, genel anlamda filmdeki tüm aksiyon sahnelerinde suyu çıkarılan bilgisayar desteği, CGI derken bu sahnelerin büyük bir bölümünü bir bilgisayar oyununa ait cut-scene ler gibi izledik. Biliyorum imkanın bol, biliyorum sülalen rahat, ama bu kadar da abartma Peter, şunun şurasında din kardeşiyiz. (belki öyleyiz, ne biliyonuz?)

Smaug'un Göl-Kent' yaptığı saldırı ve Ozan'ın Smaug ile savaşını son filme sarkıtması ise Peter Jackson'ın 5 Ordular Savaşı ile birlikte bu sahneleri de kullanıp son filmi tamamen savaş üzerine kurması ve Kral'ın Dönüşü'nde olduğu gibi bizi epiklik içerisinde bırakmak istemesini göz önüne aldığımızda aslında mantıklı bir tercih. Fakat bu bölümü filmden çıkardığında elinde kalan büyük boşluğu aslında hiç yaşanmamış olan cüceler-Smaug savaşı ile doldurmaya çalışması gerçekten çok çok ucuzdu. Kitabı az çok bilen herkes zaten bu savaşın cücelerin lehinde sonuçlanmayacağını biliyordu ve çok uzatılmıştı. Altın heykel olayına da girmiyorum, sinirim oynuyor.

Genel anlamda kurgudaki kopukluklar, metinden bağımsız gelişen bir takım olaylar ve 180+ dakikalık filmin uzunca bir bölümünün "filler" olarak nitelendirilebilecek sahnelerle doldurulması gerçekten can sıkıcıydı. 

Tüm bunlara karşın, yine metinden bağımsız olmasına rağmen Sauron'a ait sahneler, daha doğrusu Peter Jackson'ın "Bakın Yüzüklerin Efendisi'ndeki o göz aslında böyle bir şey," diyerek bize Sauron'un oluşumunu tüm detaylarıyla göstermesi, belki de görsel anlamda filmden alınan zevkin tepe noktasına ulaştığı anlardı.

Yine aslen bir çocuk kitabı olduğu için ejderhaların, örümceklerin konuşmasını tabii ki hiç yadırgamamış olsam da, Peter Jackson'ın bunu perdede nasıl göstereceğini ve bu bağlamda filmin olgunluğundan ödün vermemesini nasıl sağlayacağını merak ediyordum. Örümceklerin konuşmalarını duyabilme işini yüzüğün gücüne bağladı, seyirciyi alıştırdı. Aynı şekilde Smaug'un ilk cümlelerinde de yüzük Bilbo'nun parmağındaydı. Sonrasında Smaug verdi coşkuyu, susmak bilmedi hatta ama kimse yadırgamadı. Bu açıdan kendimce takdir ettim PJ'yi, güzel kotarmış.


Mükemmele yakın bir Smaug animasyonu, Yüzüklerin Efendisi'nde olayları çözümlemeye başlamış, artık atılması gereken adımlarla ilgilenen bir Gandalf yerine daha karamsar, Galardriel ve Saruman'ın yardımına muhtaç kalan, çekingen bir Gandalf yine Smaug'un Viranesi'nden hatırlanması gereken, güzel detaylar. Bilbo'nun ilk kez yüzüğün ihtirasına kendini kaptırışı ve sonrasında yaşadığı buhran da oldukça çarpıcıydı. Keza Thorin'in ince ince hazinenin büyüsüne kapılması, Bilbo ve Balin ile yaşadığı diyaloglar hikayenin devamlılığı ve karakterlerin değişiminin yansıtıldığı başarılı anlardı. Tabii tüm bunlar zaten olması gereken şeyler zaten, neden övüyorum ben de bilmiyorum.

Netice itibariyle bir Orta-Dünya filmi olduğu için meraklısını (beni) her türlü kendine çekmeyi başarmış, barındırdığı kimi detaylar ile gönülleri fethetmiş de olsa, Smaug'un Viranesi gerçekten tam manasıyla "filler" bir film. Konuya Peter Jackson'ın penceresinden bakmaya çalışıp "Bu bir kitap uyarlaması değil, kitabın Peter Jackson tarafından yorumlanmış ve oynanmış bir hali," gibi şeyler söylemeye ve düşünmeye çalışsam da, genele baktığımızda ne yazık ki ilk defa PJ'ın sınıfta kaldığını görmek durumunda kalıyorum. There and Back Again'i 240 dakikaya çıkarıp Mirkwood ve Göl-Kent sahnelerini orada işlemiş olsa, bu filmin varlığına gerek bile olmayabilirmiş.

Ha, arlanmaz bir Orta-Dünya fanı olduğum için bu yıl içerisinde en çok izleyeceğim filmlerden birisi olacak elbette ama o kadar ikircikli duygular içerisindeydim ki, bir şekilde içimi dökmem gerekiyordu artık. O nedenle teşbihte hata olmaz diyor, günde en az bir kere bu adresten rastgele bir şeyler okuyup  Tolkien'ın görkemi karşısında saygıyla eğilmenizi diliyorum.

Mutlu yıllar Beren. Nice 122 yaşlara.





2 yorum:

  1. Üşenmedim, okudum. Güzel yazı olmuş. Değindiğin noktalara katılıyorum. Ben de filmi izlerken sadece Gandalf-Sauron karşılaşmasında aşırı heyecanlandım. Normalde böyle epik filmlerde kamera ağaçları, kuşları, böcekleri gösterse dahi zevkle izlerim lakin bu filmde kimi sahnelerde 'Of, ne gerek vardı ki şimdi buna. Umarım bu sahne uzun sürmez.' resmen bu yorumu yaptım. İyi filmdi ama daha iyi olabilirdi. Legolas'a hafif gıcık oldum. Bolg'da resmen şeytan tüyü var. Smaug kusursuzdu. Gandalf'ın tek başına (hem de gri olaraktan) Dol Guldur'a girmesi olayı, risk nedir sorusunun en temiz cevabını oluşturur. Ha bu arada müziği açıp yazıyı okudum, gayet güzeldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orta Dünya fanı olup üstüne de bu kadar dolunca uzadı yazı biraz, teşekkürler zahmetin için. Üstüne üşenmeyip yorumladığın için ayrıca teşekkürler.

      Bu arada Gandalf Radagast'ı Elrond-Galadriel-Saruman'a haber yollamaya gönderiyor Dol-Guldur'a girmeden. Totoşu sağlama alma durumu var yani biraz. Zaten...ehm, spoiler olmasın, neyse.

      Sil