27 Mayıs 2014 Salı

X-Men: Geçmiş Günler Gelecek

Selam. Başlıkta bir espri yok, bugün hakkında atıp tutacağım filmin adı X-Men:Geçmiş Günler Gelecek. Bunak bir politikacının seçim vaadi gibi duran ismine aldırış etmeyin, süper kahraman filmi olmasına, Hollywood sinemasının son yıllarda tutunduğu tek dal olan Marvel dünyasına ait olmasına da itibar etmeyin, X-Men:Days of Future Past (böyle yazmazsam ciddiyetimi koruyabileceğimi sanmıyor ve okuyucunun affına sığınıyorum) baya müthiş bir film.

Bu aralar müzik dinlerken garip hallere girdiğim için yine müzik ver(e)miyorum. Arasındaki kısa bir bölümde bir an düşüncelere dalacağınız ama genelde olumlu bir ruh halini yansıtacak bir şey açarsınız siz arkaya. (yuh)



 X-Men, öyküsü itibariyle belki de en derin, en günümüz dünyası ve insanıyla bağdaştırılabilir süper kahraman öykülerinden bir tanesi. Sahip oldukları kimi güçler nedeniyle dünyayı yöneten güçler tarafından, hatta toplumun kendisinden dışlanan, canavar olarak lanse edilen mutantların kendi varlıklarını çözümlemeye çalıştıkları, kendilerine empoze edilmeye çalışanın aksine iyiye, doğruya yönelmek için çabaladıkları bir seriden söz ediyoruz. Mutantların bir bölümü daha uysal, doğasını çabuk kavramış ve kendini çözmüşken bazılarının hala içinde büyük bir öfke ve isyan besliyor olması X-Men'i çok başka bir bağlama sokuyor ve standart işlerden ayırıyor.

Marvel'in elindeki çeşit çeşit kahramanı kullanarak birbirinden tatsız, bittiği andan itibaren üzerine düşünülecek hiçbir şey kalmayan filmler ile piyasayı ele geçirmesi her ne kadar can sıksa da, 11 yıl aradan sonra çekilen yeni X-Men filmi, hem Bryan Singer'ın, hem aradan geçen zaman zarfında çekilen ucuz filmlerin diyetini ödemeyi başarıyor.

Kahramanlarımız için oldukça zor koşullarda bir hayat sunan, distopik bir gelecekte başlayan filmin en büyük ve tek handikabı bu gelecek sahneleri. Baştan sonra harika bir tempo tutturan filmde izleyicinin tökezlediği yegane anlar gelecekte yaşanan olaylara göz attığımız zamanlar. Bunun dışında kendinizi asla yavaşlamak bilmeyen, oldukça heyecanlı bir filme hazırlayın. Tabii ki buradaki temponun havaya uçan şehirler, yıkılan köprüler, takla atan araçlar ile sağlanmadığını ve gerçek bir film temposundan bahsettiğimizi de hatırlatalım.


Belki çok yüksek noktada değil ama James McAvoy standardı diye bir şey var.

Hugh Jackman, James McAvoy, Micheal Fassbender, Jennifer Lawrance, Peter Dinklage, Ian Mckellen, Patrick Stewart gibi isimlerle biraz acayip bir kadroya ulaşan filmde oyunculuklar da bu isimlerin sunacağı standardın altına düşmemiş. Bir tek Peter Dinklage epey olmamış. Daha doğrusu Peter Dinklage yine hakkını vermiş rolünün ama karakteri olmamış. Bolivar Trask madem hayrandı mutantlara, niye köklerini kazımak için robotlar geliştirdi? Madem geleceğimiz ve gelişimimiz mutantlara bağlı, niçin onları öldürmek için projeler üretiyor? gibi aklımda deli sorular. Bunun dışında tüm oyuncular ve karakterler nefis bir uyum ile filmin bütünlüğüne katkıda bulunuyorlar.


Akıllara hemen The A-Team ve Jessica Biel-Bradley Cooper sahnesi gelmiyor mu?

Önceki filmlerin zaman aralığında geçiyor olmasının yanı sıra öyküsünü gelecek üzerinden kurgulayan bir film olarak öykünün geçtiği zaman dilimini daha açık bir şekilde görebilirdik aslında. Ne demek istediğimi ben de tam anlamadım ama şöyle ki; mesela First Class'da gayet anlaşılırdı zaman dilimi. Days of Future Past'de ise biraz havada kalıyor. Aslında dönemsel giysiler, küçük detaylar ile 70'lerde olduğumuz anlaşılsa da genel olarak biraz eksik gibi sanki. Neyse, burayı tam şeyyapamadım.

Bunun dışında hem öykünün temeline Raven/Mystique karakterini alarak Charles-Erik-Raven arasındaki sevgi-nefret ilişkisi ile araya çeşitlilik eklenmesi, hem istisnalar dışında (Ellen Page mesela) her oyuncu ve karakterin oldukça verimli kullanılmış olması, hem de bir türlü dilimden düşüremediğim enfes temposu ile X-Men bu sezonun gerçek "blockbuster" filmi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. 


"Onlar bize itlik yaptı, biz de onların analarını laciverde boyayalım," diyor Fassbender.

Tempodan bahsetmişken (ahah); gelecek-geçmiş değişimlerinin yanında efsane bir öyküye ve oldukça tahmin edilebilir olmasının yanı sıra gayet başarılı bir kurguya sahip olduğunu da belirtmek gerek. Özellikle Charles ile Wolverine arasındaki kimi diyaloglarda kafalar kısa bir süreliğine de olsa gidebilir, baştan uyarayım. Öyle beklenmedik bir finale, kurgudaki ani bir değişime filan ihtiyaç duymadan bu tempoyu ve merakı üst seviyede tutabilmeyi başarmasıyla da X-Men filmleri arasında açık ara en iyisi. Kaldı ki ilk filmi çok az hatırlıyorum zaten.


Gizli forver gibi karaktermişsin Quicksilver. Helal olsun canıms.

Son olarak Quicksilver'ın filme olan katkısının diğer tüm karakterlerden daha müthiş olduğunu da not düşerek kapanışa geleyim. (Pentagon'dan kaçış sahnelerini izlemeyene sinemasever diyemem ben artık,)

X-Men konusuna hiç hakim olmayabilir, hangi karakterin nasıl bir geçmişe, vizyona, güce sahip olduğunu bilmeyebilirsiniz. Hiç mühim değil. X-Men:Days of Future Past kendi içindeki bütünlüğüyle izleyicinin tüm eksiklerini kapatacak güçte bir film. Çizgi romanı, Marvel dünyasını filan bir kenara bırakıp kendi ayakları üzerinde yükselerek tek başına "film" olabilmiş belki de ilk Marvel filmi. Kesinlikle kaçırmayın.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder